Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının seçkin şairlerinden biri olan Abdullah Akay, 1930 yılında doğdu. Türk Şiirinin en lirik şairlerinden olan Abdullah Akay, 1949 yılında Kayseri’de Volkan dergisinde yayınlanan ilk şirinden bu yana tam altmış yıl geçti. Bu altmış yıl, nice eserlerle süslendi. 1982’de Anıların Çığlığı, 1984 yılında Tükenişe Kadar Sevmek, 1985 yılında Uzat Yeşil Ellerini, 1988 yılında Bir Şair Geçti Rüzgar, 1995 yılında Islak Güney, yine 1995 yılında Yalnız Ağaçlar (bu eser Prof.Dr.Cengiz Ertem tarafından Fransızcaya çevrilerek Fransızca ve Türkçe olarak yayımlandı.) 1988 yılında Aynalar Gülücük Bekliyor, 1988 yılında yine Erciyes’te bir Işık (Şair Öğretmen Hamdi Üçok’un Şiirleri) ve 1985 yılında Kore’de Dirilen Şehit (Tarih ve Anı kitabı) ile taçlandırılmış bir ömür…
Dört Mevsim Aşk Çiçekleri, şairini 60 yıllık şiirlerinin büyük bir bölümünü içine alan önemli bir külliyat olarak karşımızda duruyor. Karakutu yayınlarından çıkan eser, 414 sayfalık bir hacme ulaşmış.
Kitabın kapağında Cumhuriyet Dönemi Türk Şirinin önemli temsilcilerinden Cahit Külebi’nin şair hakkındaki bir değerlendirmesi yer alıyor. Külebi, yaptığı bu değerlendirmede şunları söylüyor:
“ Günümüz şairlerinden çoğu bir açmaz içinde, dil bilenler az. Gözlerini açar açmaz da siyasal bir ortamda kendilerini bulunca yazdıkları da kolayından şeyler oluyor.
Abdullah Akay, bunlara benzemiyor. Onun şiirleri kendisinden öncekilerden etkilenmiş görünmüyor. Ama Cumhuriyet Dönemi yazınımızı iyi izlediğini gösteriyor. Bir zamanlar özlenilen söyleyiş güzelliği, yerel renkler, özgün bir tarih saptaması ve liriklik ilk önce göze çarpan özellikler, şiirin düz yazı gibi yazılması anlayışında da değil. Akla gelemeyecek konular buluyor.
Onun şiirlerinin belli ölçülerde yerel olduğunu, yerel sözcükleri yakıştırarak kullandığını, açık seçik bir yöntem uyguladığını eklemek gerekir. Hemen bütün şiirlerinde duygusal bir aşkı söylemek isteyen Akay, farkına varmadan birden havadan çıkıyor, yükseliyor, yüceliyor.”
Kültür A.Ş. Genel Müdürü, Nevzat Bayhan’ın kitabın önsözünde belirttiği gibi bu kitap “Akay’ın şiirinde 60 yıla sığan 8 kitabını bir araya getiren toplu şiirleri, okura bu zamanı bir kez daha başından itibaren okuma şansı veriyor.”
Şiirlerde İstanbul’un ağırlığı hemen keşfediliyor. “Dans ederek kıvrılan sihirli nehir / Tarihin altın tahtı İstanbul denen şehir” diye tarif ettiği İstanbul, “Üsküdarlı Martılar” şiirinde de şöyle ifade bulmuş:
Üsküdarlı Martılar
Buz dağları gibi gemiler geçiyor Boğaz’dan
Korku yüklü gemiler
Minarelerde ikindi ezanı okunuyor
Kanepelerde oturacak yer bulamıyorum
Emekliler, emekçiler, işsizler
Düşünen heykeller gibi acılı
Akşam simidi yiyerek yürüyenler
Oturuyorum iskelenin yanında bir taşa
Pipomu tüttürüyorum boğaz yeline
Oltalarda izmaritler, istavritler
Karabataklar dalışta
Martılar avlanıyor
Vapurlar kalkıyor Beşiktaş’a
Dilencilerin bin bir çeşit duaları
Gelip geçenlerin cüzdanlarında
Tespih gibi çekiyor umutları
Nuh’un gemisi hiç gelmedi bu denizden
Onun çığırtkanları yoktu
Motorların sesi kulaklarımda
Bir arabesk şarkıdır dinlediğim
Umut yüklü takalarda
Üsküdarlı martılar çığlık çığlığa oynaşıyorlar
Kanatlarında batmakta olan güneşin ışıkları
İnsanlar yarına koşuyorlar
Akşam daha soğuk olacak
Üşüyorlar.
Abdullah Akay’ın benim hayatımdaki yeri ise bir başkadır. Akay, çocukluğumun ve gençlik yıllarımın şairi olarak hem bir hemşeri olarak son derece güzel ve sade bir isim, hem de özgün söyleyişlerin şairi idi.
“Dilencilerin bin bir çeşit duaları
Gelip geçenlerin cüzdanlarında
Tespih gibi çekiyor umutları” gibi daha nice özgün söyleyişini okuduğum şair, bu konuda bile başlı başına bir araştırma konusuydu. Günün birinde Türk diline özgün söyleyişleriyle hizmet eden bu büyük ustanın hayatını ve şiirlerini inceleyen nice eserlerle karşılaşacağımı biliyorum.
60. sanat yılındaki bu büyük ustaya binlerce teşekkürlerimi sunuyorum. Şairimizin bir an evvel sağlığına kavuşarak Dört Mevsim Aşk Çiçekleri adını verdiği kitabından esinlenerek “dördüncü mevsim”deki aşk çiçeklerinden bizi mahrum etmemesini diliyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder